İsveç'te ikinci ayı doldururken...


27 Aralık 2021'de Kopenhag'a indik. Eve doğru yol aldık, yeni eve, yeni mahalleye yeni rutinlere. Güzel havası, güzel görüntüsü var İsveç'in. Danimarka da ondan aşağı kalır değil tabi. Lund'a vardık ve ev sahibimizle tanıştık. 70'inde, tatlı, efendi bir İsveç delikanlısı. Diri, 70 gibi durmuyor. Eşyaları ilk haftadan büyük ölçüde hallettik. Zaten ev yarı eşyalıydı. Biz de istediğimiz eşyaları spontane bir şekilde spotçudan almaya başladık. İkinci hafta eşyalar geldi ve evimize taşıma işlemi yapıldı. İşe başlama tarihim 13 Ocak olarak belirlenmişti. O yüzden bu tarihe kadar tamamen etrafı keşfetmek ve evde bolca olan vaktimi daha önce kafamda olan denemeler, projelerle geçirmek istiyordum. Öyle de oldu. Python ile trading algoritması yazmak istiyordum. Bunun için bir miktar eğitim almam gerekti. İnternetten güzel bir kaynak buldum ve uygulamalı olarak istediğim script'i büyük ölçüde gerçekleştirdim. Binance hesabımı bağlayıp sonuçlarını da gördüm hatta. Bu alan farklı bir alan. Python ile trader botu yazmakla bitmiyor iş. Algoritma üzerine kafa yormak lazım. Neyse onu bir süre erteliyorum. Çalıştı ya şimdilik tatmin etti. 

Hanım'la birer bisiklet aldık ikinci el dükkanından. Epey işimizi görüyor. Tanesi 500 krondu. 1000kron'a ulaşım aracımızı halletmiş olduk. Burada evimize en yakın market 1.5km mesafede. Merkez de 2 km mesafede. Bu tarz bacak kaslarını yürürken fazla çalıştırabilecek mesafeler için bir de marketten eklenecek ağırlıkları taşımak ve enerjiyi verimli kullanmak için bisiklet çok iyi oluyor. Burada bisiklet çok yaygın. Bir de koşan insanlar. Pazar günleri ben de o insanlara katılmayı tercih ediyorum elimden geldiğince. Güzel egzersiz oluyor. Evin yakınında ormanımsı ve içerisinde eğitim kurumları, yaşam alanları olan yeşil mi yeşil bol ağaçlı bir bölge var. Orada koşmayı tercih ediyorum. Şimdilik sporum bol yürüyüş , haftada 1 koşu, bisiklet şeklinde ilerliyor. Belki tempoyu önümüzdeki aylarda artırırım.

Oyun oynamaktan keyif aldığım için evde şöyle güzel bir ekranda güzel bir konsolda oyun oynamayalım mı? dedik hanımla. Soluğu en yakın Mediamarkt'ta aldım. Bir iş çıkışı bisikletle koca Xbox Series X'i aldım elime. Tek el taşıyor tek el bisikleti kontrol ediyor. Yaklaşık 5 km mesafe. Bitmez heralde dedim ama bitti. Eve vardım ve kurduk. Televizyon konusunda da biraz şımartmıştık kendimizi. Güzel bir oyun ortamı yaptık kendimize. Playstation 5 'e hiç yönelmedim bile. Xbox akar. Hele bir de Microsoft platformu olmasının avantajları. Tadından yenmiyor. XBOX Game Pass'i de aldık. Dene babam dene. Önüne ne oyun çıkarsa. İstersen windows'ta da oynayabiliyorsun. Güzel iş Microsoft!

Haftasonları dinlenmek istediğimde sevdiğim etkinliklerden birine, resim yapmaya devam ediyorum. Bir eser tamamladım bile. Kuru boyadan devam. Akrilik boyalarımı İstanbul'da bıraktım. Uçakta vs sorun olmasın diye. Sorun değil, kuru boyanın pratikliğini seviyorum. Birader almıştı bana , sağolsun kaliteli bir boya almış. Mix teknik uyguluyorum. Boya sulandırıldığında gradyen etkisi verebiliyorum renklere. Bir tanesi aşağıda. Yolda yürürken, seyahatteyken veya ansızın gözüme hoş gelen bir görüntünün fotoğrafını çekip sonra bir gün çizmek hoşuma gidiyor. Ne gördüysen onu çiz! Kendin pişir kendin ye. Bir tane de yolda. Skeç tamamlandı. Renkleri kağıda dökmem lazım. Bir cumartesi akşamı hallederim diye düşünüyorum. Kopenhag'da gördüğüm güzel bir kare. Mimari çizim, yorucuymuş be!

Lund'da güzel bir yürüyüş alanına sahip parktan bir manzara

He bir de İsveç deyince akla gelen Volvo'dur Ericsson'dur İkea'dır. Biz de meşhur İKEA'sına gittik tabiki Malmö'de. İlk iki haftada iki kere. Köftesini de yedik. Yemezsek olmazdı ayıp olurdu. Güzel keyifli bir etkinlikti. Birkaç gerekli eşyalarımızı da oradan toparladık. Lund; tarihi, kozmopolit, ne ararsan var modunda ancak sakin ve şirin bir yer. İstanbul'dan buraya gelmek biraz farklı ve huzur verici. Hayalini kurduğum Avrupa kasaba-şehir karışımı yaşam alanı diyebilirim. Daha sakin tabi ki. Bazen sıkıcı olabiliyor ancak keşfedecek o kadar çok şey var ki sıkılganlık da çok uzun sürmüyor. Lund'u tamamen keşfetmemiz belki altı ay-bir sene. İsveç'in geri kalanına da vakit ayırmak lazım tabii. Danimarka, Norveç? Zaman oldukça yapılır hepsi. 

13 Ocak'ta işe başladım. Ericsson'un en büyük laboratuvarı. Base laboratuvar. 5G'nin doğduğu yayıldığı yer. Büyük ve çokca geliştirici,tasarımcı, test uzmanı mühendis bulunmakta. Ericsson %10 ofisten çalışma oranına sahip idi. Birkaç hafta böyle olacaktı. Şirkete alışma sürecine başladık. Ortam yabancı tabi ama beklemediğim bir ortam değil. İsveçli oranı yüksek. 

Burada çalışma ortamını ve çalışacağım projeyi görünce iyiki tezimi vermemişim dedim. İçimden bir ses verme demişti zaten. Paralelde akademik çalışmamı güçlendirmek, güçlendirirken öğrendiğim şeyleri işteki görevlerimde kullanmak, konuyu-teknolojiyi son seviyede takip etmek hoş oluyor. Şuan böyle ilerliyoruz. Yazılım tabanlı radyonun analog-dijital dönüştürücü, temelband sinyal işleme, radyo devresi, anten devresi, dijital paket iletimi olmak üzere kapsayıcı şekilde analizini yapmaya anlamaya, çalışıyorum. Bazen çok döküman okumam, incelemem ve anlamaya çalışmam gerekiyor. Yorucu olabiliyor ama anladıkça daha da keyifli oluyor. Buradaki teknoloji üst düzeyde. Bunu farketmek de ayrı bir güzel oluyor. 


Pazar günü kütüphaneye girmeden güneşin altında bir kahvaltı


Lund merkez'de tatlı şirin bir fransız kafesi

Lund'da hoşumuza giden özelliklerden biri halka açık sessiz sakin güzel çalışma ortamı olan bol kitaplı belediye kütüphanesi. Ara sıra çalışmaya, işlerimizi halletmeye veya araştırma yapmaya gidiyoruz. Yeme içme de serbest. Kimsenin gözüne batırmadan tabi mümkün olduğunda. Biraz batırdığımız oldu. Bir daha yapmam. 

İtalyan kafesi, Fransız kafesi, Çin restoranı, Tai mutfağı, Hint restoranı, Arap lokantası... Kozmopolit ortamın gereğidir. Ne ararsan var modu. Kafeler baya rağbet görüyor. Güzel kahve, güzel ortam, güzel insanlar. Güzel insanlar harbiden güzel. Kadın-Erkek farketmeden. Ayrı bir yaratılış. Anlatmaya gerek yok. İskandinav insanı bu özelliğiyle iyi bilinir, dünyanın geri kalanı tarafından. Bence kendileri de farkında. Olsun zaten. Güzel, güzeldir arkadaş.  Fazla söze ne hacet.


GEZİLEN YERLER...

1-Malmö

Soğuk yağmurlu bir havada Malmö'ye gitmiştik. Biraz gezdik dolaştık. Büyük, küçük meydanlarını gezdik. Alman döneri yedik. Hanım pek beğenmedi. Ben midesiz olarak karnımı doyurdum yoluma baktım. Muhtemelen bir daha girmeyiz o German Döner Kebap kardeşlere. Güzel bir galeriye girdik. Soyut tablolar vardı. Soyut sanattan pek hoşlanmam. Soyut matematik belki ok. Soyut sanat. Yok ben almayayım. Tabloya gelişigüzel vuruşlar birşeyler. Kesin birşey anlatıyordur. Sanat tarihçileri yorumlasın , benim işim değil. Neyse ben yine de her müzede yaptığım gibi 5-10 kron alışveriş yaptım. Kartpostal koleksiyonuma Malmö'yü ekledim. O yeter.


2-Kopenhag

12 Şubat'ta Lund'dan trene atlayıp bir saatte Kopenhag'a gittik. Trende Danimarka'lı tatlı bir çift abla-abiyle tanıştık. Ben hemen muhabbete atladım. Nerden konu açıldı bilmiyorum bir şekilde akıcı bir sohbete girdik. Kısmet ya Türkiye'yi bolca gezmişler. Her sene bir kez kesin gidiyorlarmış. Hatta Polonya kökenli ablamız daha uzun süre kalmak için plan yaptıklarını söyledi. Bunun için Türkçe bile öğrenmeye başlamış...Trenden inince Kopenhah'ın çekici bir o kadar da eski mimarileri arasında büyüleyici bir yürüyüşe giriştik. Tren istasyonundan çıkınca dümdüz yürüyüp bir caddeye geldik ve sağ tarafta Carlsberg Heykel Müzesi'ni gördük. Girdik, girdik girmesine de çıkamadık. E çünkü heykelle kalmıyordu iş. İlgimizi fena şekilde celbeden eserlere denk geldik. Fransa ve Danimarka resim sanatıyla buluştuk. Harika eserler. Realizm ön planda tabi. Severizzz...

Soldaki Fransız sanatı, ortadaki ve sağdaki eserler ise Danimarka sanatı

Erken Roma dönemi heykeli - Heykeldeki dokuya bakakalmak

Müzeden çıktıktan sonra otele gidebilmek için merkeze doğru yol aldık. Kanalı takip etmeye başladık. Kopenhag'ın kanallarından biriydi heralde. Heryer kanal ve kanalcıklar dolu çünkü. Merkezde otele yerleştikten sonra dışarı çıktık ve şu renk cümbüşü nizami bir şekilde dizilmiş olan kanal kenarı evlerin oraya vardık. Manzara gerçekten harika. Buraya gelmeden önce pek etkilendiğimi söyleyemem. Ama orda o an bu görüntü harikaydı. Renklerin çeşitliliği beni her daim etkiler. 


Kopenhag evleri'ne bakarken

3-Helsingborg

Bu haftasonu iş yerindeki bir arkadaşımın tavsiyine kulak verdim ve yürü dedim hanıma. Gidelim trene atlayalım. Yarım saat mesafe. Tertemiz. Gittik indik kaleye doğru yol aldık Helsinborg'da. Harika bir manzara. Deniz kenarında bir şehircik. Yazlıkçı şehri gibi daha çok. Flying Tiger'dan kaçamadık. Yine birşeyler aldık yolumuza devam ettik. Bir de vegan şekerlerle jelibon ve çikolatalarla dolu bir dükkan vardı. Enerji olur dedik bir kova aldık yanımıza. Harika şekerlemeler... Bitmek bilmedi bir ay yeter bize heralde. Bol yürüyüşlü bol deniz kokulu, deniz manzaralı, bol güneşli bir haftasonu gezisiydi. Güzel enerji toplandı. 

Helsinborg meydan

OKUNAN KİTAPLAR...

Şu anda elimde uzun zaman önce başladığım (belki neredeyse 1 sene) bir kitap var. Dr. Rober Sapovsky'nin Zebra'lar Neden Ülser Olmaz isimli şaheseri. Evet şaheser çünkü bugün insanın hayatını büyük oranda fiziksel ve psikolojik etkiler yaratan bir kavramın üzerine çalışılmış. Lisedeki biyoloji bilgimin tozunu alıp gün yüzüne çıkarmaya yaraması da ayrı bir hoşuma gidiyor. Bir bölümde Vagus sinirinin fonksiyonundan ve vücuttaki fonksiyonalitesinden bahsediyor. Bu kısım özellikle ilgimi çekti. Elektronik mühendisliğinde iletim hattı kavramı vardır. Bilginin aktığı yol. Sinir sistemi de buna benziyor. Üzerinde bir sinyal  ilerlediğini de düşündüğümüzde bildiğin biyolojik formu diyebiliriz. Vagus siniri neredeyse tüm organlarımıza uzanıyor. Alıcı verici olmak üzere iki sinir ucu girer organlara. İlginç olan Vagus 'un parasempatik sinir sisteminin bir parçası olması. Bu da vücutta stresle başa çıkabilmenin bir formülünü vermiş olur aslında. Nefes alırken sempatik sinir sistemimiz devreye girip kan akışını hızlandırırken nefes verdiğimizde Parasempatik sinir sistemimiz devreye girer. Bu da anlayacağımız dilde bir "sakinleşme" etkisi yaratır. Bu yüzden çoğu meditasyonda da nefes egzersizleri meditasyon sürecinin en kritik olayı konumundadır. Burada nefes verme süresi nefes alma süresinden uzun tutularak stresle başa çıkmanın bir yolu bulunmuş olur. Kitaptan bir kısım bu şekilde aydınlatıcı oldu benim için. 

Bu kitabı bitirdikten sonra Vagus sinirinin etkisi üzerine bazı kitaplar var onları okuyabilirim. Bekleyen başka kitaplar da var. Burada zaman bol. Verimli bir şekilde değerlendirmeye çalışacağım. Öncelikli hedeflerimdendir.


ÖĞRENME SÜREÇLERİ...

Burada yaptığım işi, çalıştığım projenin büyüklüğü ve önemini düşündüğümde artık eskisi gibi farklı konulara, uygulamalara, çalışmalara dağılmamaya çalışıyorum. Şuan odak noktam tez konum üzerine yoğunlaşıp güzel bir tez metni ve çalışması sunmak ve yüksek lisansımı tamamlamak. Bu hedef 2022 yazında tamamlansın istiyorum. Bu sırada hem işe alışma sürecimi hem şehre ve ülkeye alışma sürecini verimli , güzel, sakin ve mümkün olduğunca dolu dolu geçirmeye çalışıyoruz. Bir C++ kursu var ona yazılmayı planlıyorum. Haftada 2 gün ve 3er saat. İstanbul'da ancak uzaktan katılım. GMT+3 ün avantajlarından burada faydalanabilirim. Yaklaşık 6 aylık bir kurs. Bakalım yeterince dirayetli olabilirsem yoğun ama bir o kadar verimli bir 2022 olabilir. "Become a radio guy" mottosunu seçtim bu sene için. O yüzden minimum 2 yıllık bir süre için yazılım tabanlı radyo alanında mümkün olduğunca ilerlemek istiyorum. Haberleşme sektöründe güzel işler güzel projelerde yer almak ve sistemlere olan hakimiyeti artırmak niyetindeyim.

Eylül gibi de İsveçce'ye başlama niyetindeyim. Bu konuyu önemsiyorum. Ciddi ve titiz bir öğrenme sürecine girmek istiyorum. Bu yüzden şuan bir hevesle girip hevesi kaybetmek niyetinde değilim. Eylül 2022...

İki ay bu şekilde tamamlandı. Bakalım neler olacak. Neler öğreneceğiz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KV260 Kria Starter Kit Series: 3 - Petalinux Install and Boot

KV260 Kria Starter Kit Series: 1 - Power and Boot Up

KV260 Kria Starter Kit Series: 2 - Smartcam Application (Ubuntu)